Bakoyanni’ye Taleplerin Mektubunu Gönderdi
Özerk Batı Trakya Müzakere Meclisi Başkanı Ferruh Özkan, Kalkınma Komisyonu Başkanı Dora Bakoyanni'ye mektup gönderdi.
Özerk Batı Trakya Müzakere Meclisi Başkanı Ferruh Özkan, Trakya Kalkınma Komisyonu Başkanı Dora Bakoyanni’ye gönderdiği bir mektupla, Lozan Barış Anlaşması başta olmak üzere, ikili anlaşmalarla Yunanistan’a emanet edilmiş olan Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın Yunan devletinden talep ettiklerini iletti.
Atina’ya gönderilen talep mektubu aynen aşağıdaki gibidir:
YUNANİSTAN’DAN MÜSLÜMAN TÜRKLERİN İSTEKLERİ
10 Ağustos 1920 tarihinde Yunanistan ile Britanya, Fransa, İtalya ve Japonya arasında imzalanan Sevr Antlaşmasında, azınlıklara kendi dillerinde eğitim yapma hakkı verilmiştir. Dolayısı ile bu yazıyı da sizlere kendi dilimiz olan ve sizin tarafından tanınan TÜRKÇE olarak yazıyoruz.
Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’daki Müslüman Türklerin hukuki statüsü, Yunanistan’ın taraf olduğu ikili ve çok taraflı antlaşmalar ile Avrupa Birliği müktesebatı olarak ele alınıp incelendiğinde, Batı Trakyalı Müslüman Türklerin özerkliğe sahip olduğu görülmektedir.
Yunanistan, Müslüman Türklerin azınlık hakları ile ilgili olarak aşağıdaki antlaşmalarla yükümlülük altına girmiş bulunmaktadır. Bu temel antlaşmalar şunlardır:
1830 Londra Protokolü
2 Temmuz 1881 İstanbul Antlaşması
14 Kasım 1913 Atina Barış Antlaşması
10 Ağustos 1920 Yunanistan’daki Azınlıkların Korunmasına Dair Sevr
1923 Lozan Barış Antlaşması
Bu antlaşmaları usulüne uygun olarak Yunanistan Meclisinde onaylamış ve kendi iç hukukunda bu konularda yasal düzenlemeler yapmıştır.
Ayrıca Yunanistan Yargıtay’ının 1980 yılında 1723 sayılı (1723/1980) “Müftülerin Yargılama Yetkisi” ile ilgili verdiği karar da bunu doğrulamaktadır.
Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’daki Müslüman Türklerin yaşamakta oldukları temel sorunların sebebi, yukarıda sayılan beş antlaşmanın Yunanistan tarafından sürekli olarak ihlâl edilmesidir.
Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’daki Müslüman Türklerin uluslararası hukuk ve antlaşmalardan kaynaklanan ve sahip oldukları özerklikleri 3 ana başlıkta aşağıdaki gibidir:
İdari
Hukuki
Eğitim ve öğretim
Yunanistan; idari özerklik ile eğitim ve öğretim özerkliğinin, antlaşmalara ve uluslararası hukuka aykırı olarak, uygulanmasını engellemeye devam etmektedir.
Son zamanlardaki uygulamaları ile de özellikle Yunanistan’da Müslüman Türklerin hukuki özerkliğini iptal etmeye, ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Yunanistan, bugün çeşitli taktiklerle, uluslararası antlaşmalarla ülkesindeki Yunanistan uyruklu olarak yaşayan Yunanistan’daki Müslüman Türklerin kazandığı kolektif haklarını, özerkliklerini AB müktesebatı çerçevesinde bireysel haklara indirgemeye çalışmaktadır.
Kurulmuş olan Trakya komisyonu adı nedeniyle aslında bütün Yunanistan’daki Müslüman Türklerin haklarından bahsetmemiz gerekirken, biz Batı Trakya’daki Müslüman Türklerden bahsetmek zorunda kalıyoruz.
Yunanistan Başbakanı Eleftherios Venizelos, 4-17 Haziran 1919 tarihlerinde Paris’te gerçekleştirilen Konferansta, Batı Trakya’nın Yunanistan’a verilmesini sağlamak için aynen şunları ifade etmiştir: “… Nitekim, çok sayıda Müslüman nüfusun yaşadığı Girit’te Müslüman Cemaati ile ilgili yasa yürürlüktedir. Bu yasa yıllardan beri Girit Müslümanlarını tatmin etmektedir. Bu yasa sayesinde bütün Müslüman Kurumları ÖZERK olup, sadece bunları kötüye kullanmama bakımından Yunan Devleti tarafından basit bir denetime tabi tutulmaktadır. Bu Müslümanlar, kendileri serbest seçimle kurumlarının yönetim ve oluşumlarıyla ilgilenmektedirler. Müslümanların bütün kişilik haklarıyla ilgili olarak ve vakıflar konusunda KADI söz sahibidir.”
Ayrıca Venizelos, Lozan’da Türkiye ile görüşme ve antlaşma imkanı yaratabilmek için, Konferansta Fransızca olarak şunları söyledi: “L’organisation hiérarchique des communnautés musulmanes est restée autonome. Les muftis sont designés pas les communautés”. Türkçe çevirisi: “Müslüman cemaatlerin hiyerarşik örgütlenmesi –otonomdur- özerktir. Müftü cemaatlerin kendileri tarafından atanır.”
Balkan Savaşları sonucunda Kavala, Dedeağaç ve bütün Trakya Bulgaristan’ın; Selanik, Güney Makedonya ve Girit ise Yunanistan’ın kontrolüne geçer. Bu süreçte Yunanistan ile Osmanlı Devleti arasında 14 Kasım 1913 tarihinde “Müslümanlara vermek zorunda kaldığı azınlık hakları açısından Yunanistan’a en fazla yükümlülük getiren uluslararası metin” olarak nitelendirilen Atina Antlaşması imzalanır.
Bu antlaşmanın 2. maddesine göre, Yunanistan sadece Balkan Savaşları ile ele geçirdiği, yani Yunanistan’a bırakılan topraklarda, antlaşmanın belirttiği Müslüman azınlığın haklarını korumaktan sorumlu olacaktır. Fakat Atina Antlaşması’na ek olarak konan 3 numaralı protokolde, antlaşmadaki azınlık haklarının tüm Yunanistan topraklarında geçerli olacağı belirtilir. Böylece Yunanistan’ın bütünü içerisinde Müslüman azınlık bu haklardan yararlanır.
Atina Antlaşması’nda vakıflarla ilgili çeşitli hükümler vardır. Atina Antlaşması’na göre “kır ve kentlerde Osmanlı hukukuna göre özel ve tüzel kişilerce edinilmiş mülkiyet hakları Yunanistan tarafından tanınacaktır. 12. maddeye göre ise her türlü vakıf güvence altına alınacak, cemaat tarafından yönetilecek ve din ve hayır kuruluşları yeterli gelirden yoksun kalacak olurlarsa kendilerine devlet tarafından yardım edilecektir.3 numaralı protokol, Müslümanlara bazı ek haklar da getirir. Bunlardan en önemlisi, Cemaat-i İslamiye İdarelerinin tüzel kişiliğinin açık bir şekilde tanınmasıdır.
Özetle bu antlaşma, azınlıkların can ve mal güvenliğini tamamen güvence altına almayı, cemaatlerin dini ve hayır kurumlarının tüzel kişiliklerini tanıyarak bunlara “özerklik” vermiştir
Yunanistan’daki azınlık haklarıyla ilgili olan Sevr Antlaşması, 10 Ağustos 1920 tarihinde Yunanistan ile Britanya, Fransa, İtalya ve Japonya arasında imzalanır. Antlaşma, azınlıklara toplumsal ve dinsel alan içerisinde örgütlenme hakkı ve denetleme, kendi dillerinde eğitim yapma, Müslümanlar ile ilgili sorunları İslam âdetlerine göre çözme imkânı verir. Bu antlaşma çerçevesinde azınlıklara ait vakıflar ve diğer kurumların “hukuken” tanınacağı ve Yunanistan’ın bu kurumlara kolaylık sağlaması gerektiği belirtilir.
Batı Trakya Türkleri uluslararası arenada haklarını savunmak için çabalarını sürdürdükçe, Yunanistan kendi ülkesinde yaşayan Batı Trakya Türklerine uyguladığı çeşitli baskılarını arttırmakta, insanları hak arayışından vazgeçirme çabasına girmektedir. Bu sebeple hak arayışı mücadelesi nihai sonuca ulaşamamaktadır.
Kurulmuş olan Trakya komisyonunun tarihi bir sorumluluğu vardır. 100 yıldır süren sorunları çözmek zorundadır, öncelikle Yunanistan’ın, sonrasında Avrupa Birliğinin istikrarı bu sorunların çözümüne bağlıdır, çünkü hiçbir devlet 100 yıllık birikmiş ve patlama noktasına gelmiş bir halkın istek ve arzularına kayıtsız kalamaz.
Uluslararası antlaşmalardan kaynaklı tüm haklarımız saklı kalmak kaydı ile Trakya komisyonunu aracı kılarak Yunanistan Hükümetinden isteklerimiz aşağıdadır:
Madde mağduru olan ve Yunanistan vatandaşlığından atılan Yunanistan Türklerinin vatandaşlığının geri verilmesini istiyoruz. 21. Yüzyılda bunu yapabilmek için bir web sitesi, evrakların online olarak alınması ve kontrol edilmesi için sadece 1-2 haftalık süre bürokrasi için yeterli olacaktır.
İskeçe – Gümülcine – Dimetoka – Rodos – Selanik – İstanköy – Midilli – Yanya – Atina – Girit – Langada – Paramitea – Tiva – Filiaton – İgumenitça bölgelerinde halkımız tarafından seçilen ve/veya seçilecek müftülerimizin Yunanistan tarafından tanınmasını istiyoruz.
Müftüler meclisimiz oluştuktan sonra seçeceğimiz Başmüftü’nün Yunanistan tarafından tanınmasını istiyoruz.
Uluslararası antlaşmalara aykırı olarak özerklik haklarımızı gasp eden yasa, kararname ve uygulamaların iptal edilmesini istiyoruz.
Vakıflarımızın yönetimini yapacak kişileri halkımızın seçmesini ve Yunanistan’ın bunu kabul etmesini istiyoruz.
Gasp edilen vakıf mallarımızı geri istiyoruz.
Azınlık okullarımızla ilgili sorunlarımızın ivedi olarak bizim istediğimiz şekilde çözülmesini istiyoruz ve eğitim özerkliğimizi engelleyen yasa ve uygulamaların iptalini talep ediyoruz. Türkçe eğitimin önündeki engellerin ve azaltma çabalarının derhal kaldırılmasını istiyoruz.
Elimizden alınan örgütlenme özgürlüğümüzü geri istiyoruz ve Türk adıyla kurulan derneklerimizin sökülen tabelalarının geri asılmasını, AİHM kararlarının ivedi olarak uygulanmasını ve Gümülcine Türk Gençler Birliği ve İskeçe Türk Birliği gibi kapatılan derneklerimizin tekrar resmiyetine kavuşturulmasını istiyoruz.
%3 olan seçim barajının indirilmesini ve kendi siyasi partimiz olan DEB partisi ile mecliste temsil edilmeyi istiyoruz.
Seçimlerde diğer ülkelerdeki Yunanistan Konsolosluklardan oy kullanabilmeyi istiyoruz.
Dedeağaç limanı gibi Batı Trakya bölgesindeki stratejik devlet yatırımları eğer özelleştirilecekse en az %50 hissesine ve işletmesine Türklerin de ortak olmasına izin verilmesini ve şart koşulmasını istiyoruz.
Yunanistan’daki Türk Vakıf malları ve Osmanlı eserleri ile ilgili tamir ve tadilat işlerini Yunanistan devleti yapmayacaksa Yunanistan dışından kurumların yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz. Tamir ve tadilat izinlerinin 1-2 hafta gibi kısa sürede çözülmesini istiyoruz.
Bu isteklerimizi yerine getirmek Yunanistan hükümeti için eğer isterse çok kolaydır. Bizler daima barıştan yana olduk ve barış için bir kez daha elimizi uzatıyoruz.
Ferruh ÖZKAN
Özerk Batı Trakya Müzakere Meclisi Başkanı
Kaynak:
(Birlik Gazetesi)
http://birlikgazetesi.org/bakoyanniye-taleplerin-mektubunu-gonderdi/