• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/p/Yunt%C3%BCrk-Yunanistan-T%C3%BCrkleri-K%C3%BClt%C3%BCr-ve-Dayan%C4%B1%C5%9Fma-Derne%C4%9Fi-100081744846002/?_rdr
  • https://twitter.com/yun_turk
YUNTÜRK LOGO

Batı Trakya ile ilgili YÖK Tez ve Makaleler
TBMM'de Batı Trakya Oturumu
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.837734.9773
Euro36.496036.6422
Yunturk Twitter
Ziyaret İstatistiği
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam138
Toplam Ziyaret5403387
                        
YUNANİSTAN TÜRKLERİ KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ 
Batılılaşma

Batılılaşma

Çağdaşlaşmayla, Batılılaşmayı neden ayırt edemedik? Üstatlardan Kemal Tahir’e göre Osmanlı’da iki Batılılaşma vardır: Birincisi 1326’da, Bursa’nın alınışıyla başlar. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Viyana önünde bozguna uğraması tarihi olan 1683’e kadar 350 yıl sürer. İkincisi 1800’lerin bildiğimiz batılılaşmasıdır. Bu iki Batılılaşma arasında farklar vardır: İlk batılılaşma içeriden dışarıya doğru düşünülüp uygulanmıştı. İkincisi ise dışarıdan içeriye… İlk Batılılaşmada, Osmanlı, Batı’daki topraklara doğru genişlemekteydi. O topraklarda oturanlarca da bir çeşit kurtarıcı gibi beklenmekteydi. İkinci Batılılaşmada ise, Osmanlı, bulunduğu topraklardan, Batı’da oturanlarca sürülüp çıkarılmak istenmekteydi. İlk Batılılaşmada Osmanlı bünyesi sağlamdı, temel şartlara, eşyanın tabiatına uygundu. İkinci Batılılaşmada ise çöküyordu. İlk Batılılaşmada Osmanlı, çağına göre düşünce ve teknik bakımından ileriydi. İkinci Batılılaşmada ise çok gerilerde kalmıştı. Bu şartlar altında, kendi özelliklerini toptan bırakıp, kesinlikle katılamayacağı ve her katılma atılımında, büsbütün şaşırıp sersemleyeceği bir yola girmek, ölüm demekti. 

Başka çıkar yol da kalmamıştı. Toynbee’nin “mümkün mertebe geç, mümkün mertebe az” diye özetlediği davranış bundandı. Hem kendisi istiyor, hem de ayakları geri geri gidiyor, fırsat buldukça da Osmanlılıktan ne kalmışsa ona sığınmaya çabalıyordu.Tüm bu sıkıntılara rağmen, merkezi devletin varlığı, Osmanlının, Batı biçimi kapitalist burjuva tarafından sömürülmesini zorlaştırıyordu. Osmanlı topraklarını ve kaynaklarını, merkezi devlet varken, paylaşamayacaklarını anlayan Batılılar, vaktiyle Osmanlı’nın icad ettiği devşirmeciliği hatırladılar. Harf inkılâbıyla da kapılar, onlara sonuna kadar açıldı.

 Toynbee’nin şaşkınlığı

Küresel düzenin mimarlarından, İngiliz siyasi tarihçisi Arnold Toynbee, en çok ASKER’in batılılaşma arzusuyla yanıp tutuşmasına şaşırmıştır: “Osmanlı İmparatorluğu devrinde, Batılılaşma arzusunu duyan Türkler, daha ziyade genç subaylardı. Bu, Batılı için hayret vericidir. Zira Batı’da silahlı kuvvetlerde  hizmet gören subaylar, genellikle devrimci değil, muhafazakâr olurlar. Fakat Türkiye’de bu daima aksi olmuştur. Türk askerine Batı üniforması giydirmek ve eline Batı silahlarını vermek, Türk subaylarını da Batı’daki metotlara uygun bir eğitime tabi tutmak suretiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun Avusturya ve Rusya gibi Batı devletlerine karşı koyabileceği sanılıyordu. Bunun dışında, Türk halkı İslam geleneklerine terk ediliyordu. Ufak Batılılaşma dozunun başarı göstermemesinin sebebi, ilk Türk devrimcilerinin bir gerçeğe gözlerini kapamasıdır. Bu gerçek de şudur: 

Herhangi bir medeniyet veya bir hayat tarzı, bir bütündür ve onu teşkil eden unsurlar, birbirlerine bağlıdır. Türkiye’de kadınların eşit haklara kavuşması, İslam dininin devletten ayrılması, Arap harflerinin yerine Latin alfabesinin kabul edilmesi, hep 1922 ilâ 1928 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Bu devrim, tek partiye dayanan otoriter bir idare ile mümkün olmuştur. Başka bir metotla bu kadar iş,bu kadar kısa zamanda başarılamazdı. Bir kaç asır Batı’dan sadece harb sanatını almakla yetinen Türkiye, Batı uygarlığının esas kalbini teşkil eden Batı parlamenter sistemini ve müesseselerini şimdi iyice benimsemiş, görünmektedir. Bu, Batı’nın dünyaya verebildiği en güzel hediyelerden biridir.”

Batı bugün, önemli üslere ev sahipliği yapan ve bölgeye model olarak gösterdikleri Türkiye’yle ilişkilerini sürdürme ile, Türkiye’nin nüfuzunu artırma çabasını makul görme arasında karar vermek durumunda.

Ömer Özkaya 

Kaynak:http://siradisiprogrami.com

  
1386 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın