BALKANLARDA TÜRK KALABİLMEK BALKANLARDA TÜRK KALABİLMEK Balkanlar bir ulvi coğrafyadır.Türklüğün hamurunda farklı bir vizyon olmuştur.Türk´ün cihanşümul karakterine farklı bir boyut kazandırmıştır.Geleneksel mizaç, bu topraklarda anlamına anlam katarak ilkeli ve örnek millet olmanın imzasını ve mührünü dünyanı n tam kalbine kazımıştır. 14. yüzyıl da Çimpe kalesi ile başlayan ve 16. yüzyılda Viyana önlerine kadar uzanan kutsal fetih yolculuğu,Türk-İslam sentezi idealini bütün balkanlara hatta Avrupa´nın büyük bir bölümüne öğretmiştir. Esasen bu necip millet Orta Asya´dan günümüze kadar kurduğu bütün devletlerde öncelikle millet olma idealini her şeyin üstünde saymıştır.Bu mükemmeliyetçi anlayış Türk milletini hep güçlü kılmış dostlarını onurlandırmıştır. Onu bölme parçalama ve yok etme idealini taşıyanlara da hep endişe yüklemiştir. İşte bu yüzdendir ki ecdadımızın Balkanlardaki yüzyıllarca süren örnek yaşantısı Hıristiyan alemince, biraz gıpta biraz da haset ile izlenmiş ve taklit dahi edemedikleri bu hayat tarzının; adeta balmumundan oluşmuş aile ve toplum yapılarını dağıtacak diye çok korkmuşlardır.Nitekim Balkan savaşlarından sonraki yıllarda endüstri toplumu olmaya başladıktan sonra korktukları başlarına gelmeye başlamıştır.Önce aile yapılarını" çekirdek aile" kaybetmişlerdir. Sonrada kapitalist yapılanmalar ve doğu bloğundaki demir perde hakimiyeti toplum düzenlerini çok olumsuz etkilemiştir.İşte Avrupa toplumu ve dolayısı ile Balkanlar bu dönemi hiç unutmamışlar ve hatta hiç unutturmamışlardır.uzun soluklu olarak da bunu bir sosyal misyon saymışlardır.Bu gerçek onlarda nesilden nesile aktarılarak sıcak tutulmakta hatta sorumlusu olarak ta Osmanlılar yani Türk milletini göstermektedirler. Yüzyıllarca birlikte yaşarken gördükleri sınırsız hoşgörü ve iyi niyeti, Art niyetli Hıristiyan kimlik, ne yazık ki bir çırpıda yok saymıştır.Aslında Türk fobisi ya da anti Türkism haclı seferleri ile tohumlarını atmıştır.Bu gün bile bir çok hikaye ile bu durum beslenmektedir. Şimdi hal böyle iken balkanlarda yaşayan soydaşlarımızı anlama noktasında bu tarihi gerçekleri göz önüne alarak neler yapılabilir; Bu tarihi gerçeklerden sonra bize düşen nedir? Onu anlatalım.Türk Milleti olarak nerede olursak olalım bir kere bizler hakkında dünyada oluşan bu güçlü önyargının bilincinde olmalıyız.Bu bilinç; bir kin ve husumet duygusu değil;uyanık ve müteyakkız olma adına hiç aklımızdan çıkmamalıdır.Geleneksel Türk seciye ve ahlakı ile bizler daima "İlahi Kelimetullah" davasına hizmet etmiş olsak dahi Onlar bizi kendi istedikleri gibi tanımaya şartlanmışlar bir kere.Öyleyse bu oyunun kurgusunu yapan ve kurallarını koyanlar kadar zeki ve usta olmak,akıllı hareket etmek zorundayız.Çünkü karşımızda bize düşman yüzlerce yıllık bir birikim bulunmaktadır. Selçukluların Anadolu´yu Fethi sırasında Papa II.Urbanın bütün Hıristiyan dünyasını Türklere karşı bir savaşa çağırması,yine13. ve 14. yüzyıllarda Katolik dünyasının bütün ayinlerinde Türklere karşı birlik olunmaya davet etmeleri bilinç altlarından yüzyıllarca silinmedi silinmeyecektir de..Peki bu durum günümüz dünyasında hangi noktadadır?Bu yüzyıllarca süren katı önyargı kısmen de olsa yumuşamış mıdır acaba? Ne yazık ki buna bu gün için bile evet demek mümkün değildir. Sırp keskin nişancı kasapları daha dün kadar yakın bir geçmişte, kuş avlar gibi Boşnak ve Türk avına çıkmışlarsa;Kosova´da Bosna´da insanlara acımasızca bir saldırı varsa, "Belene" kampları hala bu asrın yüzkarası olarak yaşatılıyorsa;bizler ve balkanlarda yaşamını sürdüren bütün soydaşlarımız, tarihi birikim ve Türk olma bilincini her gün ve her şartta güncelleyerek ve sıcak tutmalıyız. Onlara Fobi olarak bilinç altlarında hep yaşata geldikleri endişelerinin ne kadar yersiz olduğunu, tarihi mirasımız olan örnek yaşam tarzımız ve milli değerlerimizle cevap vermeliyiz.Bu konuda sivil toplum kuruluşları ve ulusal medya ile görsel medyanın desteklerinin çok yardımcı olacağı ve süreci bilinçli ve sıcak tutma adına destek olacağı kesindir. Yada Türklük bilincini yaşatmak ve sürekli kılmak adına daha radikal çalışmalar yapılarak Balkanlar ve diğer Dış Türkler Dünyasına yardımcı olmak için güçlü bir seferberlik inancı sürdürmeliyiz Devlet Politikası olarak ta duyarlı olmamız Anavatan dışındaki milyonlarca insanımızın asimile olmasına seyirci kalmadığımızı gösterecektir. Bu türden küçük ama vicdani sayılabilecek gayretleri gösterdiğimizde Balkanlar ve diğer coğrafyalardaki insanlarımızı anlamak noktasında bizlere katkı sağlayacaktır.Varlıkları ve buralardaki zor şartlara rağmen hayatlarını sürdürmeleri nasıl bizlere güç ve heyecan veriyor ise; Buralarda ve Özelliklerde Balkanlarda Türk kalabilmek için nelere göğüs germek gerektiğini de bilme empatisini her zaman yapmalı onlarla yekvücut olduğumuzu kanıtlamalıyız.. SABRİ KAPLAN-IĞDIR |
1493 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |